mandag 13. mars 2017

Referandum halkı ikiye böler

Referandumlar sadece “evet” ve “hayır” ekseninde döner ve bu nedenle halkı ikiye böler.

Norveç tarihinde referanduma sadece 6 kez gidilmiştir. Bunların hiçbirisi de anayasa değişikliği ile ilgili değildir. İkisi 1905 yılında Norveç’in İsveç’le Birlik’ten ayrılıp ayrılmayacağı, Prens Carl’ın Norveç’in kralı olup olmayacağına karar verilmesi; 1921 ve 1926 yılındaki iki referandum Norveç’te yüksek alkollü içecek satılıp satılmayacağı, ve nihayet 1972 ve 1994’deki son iki referandum da Norveç’in Avrupa Birliği’ne girip girmemesi ile ilgilidir.

Türkiye’de ise referanduma 8 kere gidilmiştir ve bunların hepsi de anayasa değişikliğiyle ilgili olmuştur.

Dolayısıyla referandumlar da, sadece “evet” ve “hayır” ekseninde döndüğü için, zırt-pırt kullanılmaz. Çünkü referandumların toplumu doğrudan ikiye bölmek gibi bir sakıncaları vardır. Nitekim, Türkiye’ye dönecek olursak, su anki referandumla ilgili olarak, yaşlıca bir hanım vatandaşın gösterdiği tepki sanıyorum pek çok kişi tarafından gösteriliyordur: “Bizi evet / hayır diye bölenlere hakkımı helal etmiyorum!” diyor bu vatandaş. “Bu ülkenin en son ihtiyacı olan şey bu referandum. Haram olsun vergilerimizle oturdukları yerler, yedikleri lokmalar!” diye haykırıyor. Nitekim Barolar Birliği de tüm milletvekillerine teker teker mektup yazmış. Onları, referandumu geri çekmeye davet etmiş. Ama meclisin çoğunluğu fikrini değiştirmemiş.


Demek ki şu an Nisan’da halk oylamasıyla anayasada 18 tane değişikliğe evet ya da hayır demek durumundayız. Sonuc Evet çıkarsa da dunyanin sonu değil, Hayıçıkarsa da. Peki Evet ya da Hayır demeye nasıl karar vereceğiz? Bu bir genel seçim değil ki, partilerin programına göre oyumuzu şu ya da bu partiye verelim? Konu da kolay değil ki, bizimle bizi yönetenler arasındaki kontratta tam 18 tane değişiklik öneriliyor. Konu ciddi demek ki, meclis tek başına karar veremiyor, halka soruyorlar. Bize soruyorlar. Peki onların tek başına karar vermelerinin düpedüz yetmediği bir konuda biz neye göre karar vereceğiz?

(Arkası yarın...) 

Ingen kommentarer:

Legg inn en kommentar