Anayasa oylamasinda kişilerden,
partilerden bagimsiz olarak değişiklik önerilerine bakmak, “Ne, nasıl değiştirilmek
isteniyor?” diye anlamak gerekiyor. Değişiklikler anayasanın temel
prensiplerini koruyup, toplumu daha adil, daha demokratik bir şekilde yürütmeye
yarayacak mi yaramayacak mi? diye düşünüp karar vermek gerekiyor.
Anaya icin önerilen değişikliklerin en önemlileri şunlar:
- Parlamenter sistem kaldırılarak yerine başkanlık sisteminin getirilmesi.
- Bu sistemde cumhurbaşkanının yetkilerinin arttırılarak yasama, yargı ve yürütme yetkilerinin büyük ölçüde cumhurbaşkanında toplanması
- Başbakanlık makamının ortadan kalkması
- Cumhurbaşkanının aynı zamanda bir parti üyesi de olabilmesi
Biliyoruz ki 1961
anayasasıyla Türkiye’de yasa yapma yetkisi Turkiye Buyuk Millet Meclisi’ne,
yargı yetkisi Mahkemelere ve yürütme yetkisi de Cumhurbaşkanı ve Bakanlar
Kuruluna verilmiştir. Norveç de, dünyanın demokratik tüm ülkeleri de “güçler ayrılığı”
temelinde yürütülürler: Bu sistemde Yargı, Yürütmeyi denetler. Mahkemeler
bağımsızdır. İcabında Cumhurbaşkanı ve bakanların yürütmesinde haksızlık,
usulsüzlük gördüklerinde müdahale edebilirler. Mahkemeler yasalarda sakatlık
gördüklerinde, meclisi yasalarda değişiklik yapmaya zorlayabilirler; Yürütme,
kanunlarla Yargı’yı denetler; Halk da milletvekilleri yoluyla kanunları yapar. Halk
hem Yürütme’yi hem Yargı’yı denetler.
Bu sistemin değişip,
güçlerin tek bir makamda, Cumhurbaşkanlığı makamında toplanmasının sakıncaları
büyük olabilir. 100 000 avukatın üye olduğu Türkiye Barolar Birliği’nin
söylediği gibi, apartmanı iyi yönetiyor diye dairenizin tapusunu apartmanın
yöneticisine vermezsiniz. Kendisi ne kadar iyi bir yönetici olsa da, tapuyu
yani onu denetleme hakkınızı yöneticiye vermezsiniz.
Anayasa değişikliği
önerisinin ardında bir kötü niyet aranmamalı. Demokrasilerde, kendi çıkış
noktasıyla, örneğin daha istikrarlı bir düzen sağlamak amacıyla, her türlü
öneri getirilebilir. Ancak Barolar Birliği’nin 20 000 avukatı, getirilen
önerileri günlerce çalışıp değerlendirmiş ve avukatların % 98’i bu
değişikliklerle kuvvetler ayrılığı prensibinin yok edileceği, hukuk devletinin
yok edileceği ve avukatlık mesleğinin yapılamayacak hale geleceği sonucuna
varmış. Bu sonuç dikkate alınmalı diye düşünüyorum.
İkincisi,
cumhurbaşkanı bir parti üyesi olmamalı, tamamen bağımsız olmalı, diye
düşünüyorum. Cumhurbaşkanı bütün halkı temsil etmeli, sadece belli bir partinin
tabanını değil. Norveç’te cumhurbaşkanı yok bile, biliyorsunuz. Ülkeyi hükümet
yönetiyor. Hükümetin başı da başbakan. En azından önümüzdeki sonbahardaki
seçimlere kadar Norveç’in başbakanı Erna Solberg. Aramızda bugün Norveç’in
başbakanının kim olduğunu bilmeyen bile olabilir. Çünkü demokrasilerde
başkanlardan çok, partiler önemlidir. Kåre gider, Erna gelir, Erna gider, bir
başkası gelir...
Ayrıca
cumhurbaşkanıyla karşılaştırılabilecek bir figür olarak Kral, ülkenin
yönetimine karışmaz. Sadece toplumsal kriz anlarında ülkeyi bir arada tutmak
için çalışır. Kral nasıl Norveç’te herkesin kralıysa, bir partiye bağımlı, hele
hele o partinin başkanı değilse, cumhurbaşkanının da Türkiye’de herkesin
cumhurbaşkanı olması gerekir bence. Cumhurbaşkanı aynı zamanda bir parti
başkanı olabilecekse, o cumhurbaşkanı tarafsız olamaz. Cumhurbaşkanı tarafsız
olamayacağı için de halkın bir kısmının cumhurbaşkanı olur, diye düşünüyorum.
Sadece, Cumhurbaşkanının başkanı olduğu partiye oy verenlerin cumhurbaşkanı
olur. Herkes tarafından benimsenmez. Bugün Erdoğan olabilir, yarın Kılıçdaroğlu
olabilir. O zaman da kriz zamanlarında herkesi birleştiremeyebilir.
Cumhurbaşkanının bir partinin üyesi, hele hele onun başkanı olması bence zor
durumlarda tüm halkı kucaklayamayacağı olasılığını getirir. Böyle durumlarda
kişilerin kişisel özellikleri, ikna güçleri de belirleyici olur elbette ama
parti-bağımlı bir cumhurbaşkanının halkın tümünü birleştiremeyebileceği riski
tabii ki yuksektir.
Son olarak da bu
referandumu zorlaştıran konulardan bir tanesinin de tam 18 tane madde içermesi
olduğunu düşünüyorum. Ve bu maddeler birbirinden çok farklı şeyler. Mesela 3
numaralı teklifle anayasanın 76. maddesinde adı geçen, “milletvekili seçilme
yaşının 25’den 18’e indirilmesi” önerisi var. Bu öneriyi destekliyorum. Ama 9
numaralı teklifle anayasanın 104. maddesiyle “cumhurbaşkanının hem devletin hem
de hükümetin başı ilan edilerek başbakanlığın kaldırılmasını” desteklemiyorum. “Cumhurbaşkanının
yardımcılarını ve bakanları atayıp görevlerine son verme yetkisine sahip
olmasını” desteklemiyorum. O zaman ne yapacağım? 3 numaralı teklife Evet, 9
numaralı teklife hayır demek imkânımız yok!
Tum siyasi tartismalardan, parti aidiyetlerinden ve kisilerden bagimsiz olarak, yukarda saydigim nedenlerle ve değişikliklerin
tümünün, demokratik ve birbirine kenetlenmiş bir Türkiye için hayırlı olmayacağını
düşününce HAYIR demek mantıklı
bir sonuc oluyor.
Ingen kommentarer:
Legg inn en kommentar