19 Mayis, Atatürk’ün 1919’da Samsun’a çıkışının, bağımsızlık savaşının
başlangıcıdır.
1. Dünya Savaşı’ndan sonra yenilmiş ve lidersiz kalmış bir ulus, bağımsızlığını
kazanmak zorundaydı. Ama nasıl? Atatürk’ün bundan 101 yıl önce tam şu günlerde üzerinde
yoğunlaştığı en önemli konu buydu.
Savaşı kaybetmenin bir sonucu olarak ve İngilizlerin teşvikiyle 20 000
Yunan askeri 15 Mayıs 1919’da İzmir’e çıkarılınca, Hasan Tahsin’in kurşunuyla
başliyor bagimsizlik mücadelesi. Atatürk, “Tamam!” diyor o zaman. “Artık bu işin
şakası kalmadı. Yurdumuz işgal altındadır.” Hemen kendine ordu müfettişi olarak
bir görev yaratıyor. Hükûmetin aymazlığından faydalanıp kendisini Anadolu’ya atıyor.
Kendi deyimiyle “kanatlanıp uçuyor”. 4 gün sonra, 19 Mayıs 1919’da Atatürk, devletin
görevlisi, ordu müfettişi olarak Samsun’a varıyor.
Hiç vakit kaybetmeden görüşmelerini yaptıktan sonra, kara yoluyla Amasya’ya
geçip, iftardan sonra orada toplanan vatandaşlara “Allah milletimize yenilgiyi
gösterirse bütün evlerimizi, mallarımızı, ateşe vererek ve vatanı bir harabeye
çevirerek boş bir çöl halinde düşmana bırakacağız. Amasyalılar buna hep beraber
yemin edelim…” diyor.
Bütün Amasyalılar, ellerini havaya kaldırarak “Yemin ederiz paşam!” diye
bağırıyorlar. El ele vereceğiz ve vatanımızı kurtaracağız.”
Böylelikle bagimsizlik davasi, adim adim halka mal ediliyor. Atatürk sonra Amasya
genelgesini yayınlıyor. Bağımsız bir milli heyet fikri ilk kez burada dile
getiriliyor. Sonra tüm yurttan vekilleri, her şehirden üç temsilciyi 2 ay sonra
Erzurum’da 4 ay sonra da Sivas’ta topluyor. Yollar öyle kötü ki at sırtında
geliyor delegeler!
Bir yandan da genelgeler yayınlıyorlar. Halk direniş hareketine davet
ediliyor. Çünkü bu direniş hareketinin meşruiyeti için gerekli. Yoksa Anadolu
ne der? Uluslararası toplum ne der? Bu halkın direnişi filan değil, isyancı üç
beş askerin, üç beş aydının işi der! Onun için halk da hareketin içine dahil
ediliyor.
Sonra ne oluyor? Planlar yerine getirilmeye devam ediliyor. Hele 16 Mart
1920’de İngilizlerin İstanbul’u işgal altına alması ve Meclis-i Mebusan’ın kapatılması,
Atatürk’ün kafasında düşündüğü planları gerçekleştirilebilmesi için büyük bir
fırsat yaratıyor. Hiç vakit kaybetmeden 23 Nisan 1920’de yeni meclis toplanıyor.
Atatürk meclisin üyelerini, bağımsızlık için gerekirse silah kullanmak
konusunda ikna ediyor. Ve silah kullanmak da gerekiyor. Çünkü meclisin ve anayasanın
ilanının hemen ardından, İngilizlerin teşvikiyle 100 000 Yunan askeri daha İzmir’e
giriyor ve Ankara’ya doğru ilerlemeye başlıyor.
Ve sonra bildiğimiz gibi, Türkiye insanının, köylüsünün, kadınının uğraşıyla
işgal güçlerinin ilerlemesi Sakarya’da durduruluyor. Diğer itilaf devletlerine de
yeni Türkiye devletiyle anlaşma yapmaktan başka çare kalmıyor.
İşte 19 Mayıs 1919’dan, 24 Temmuz 1923 Lozan anlaşmasına dek, topu topu
dört yıl süren ama bu kısa sürede yıkıntılardan yeni bir ulus yaratan planlı, örgütlü
ve kararlı bir mücadele!
Atatürk bu kararlı mücadeleyi gençlere emanet etti. Ben de hepinizin Gençlik
ve Spor Bayramı’nı kutluyorum. Daha pek çok aydınlık 19 Mayıslarda buluşmak
üzere!
Ingen kommentarer:
Legg inn en kommentar