Referandumla anayasayı
değiştirmenin bize sunulduğu bu günlerde, kendimize bazı sorular sormamız lazım.
Bunların başındaki soru, "Anayasa
nedir?" sorusu olmalı. Sonra, bu kadar önemli şey nedir ki değiştirmeye millet meclisi,
yani seçtiğimiz vekiller karar veremiyorlar da bize soruyorlar, diye merak
etmemiz lazım. Bütün kanunları meclis çıkarıyor ya, bu Anayasa da kanun değil mi?
Onun değişimini neden bize soruyorlar diye sormamız lazım.
Anayasa sıradan
kanunlar değildir. Anayasa, yönetenle yönetilenler arasındaki anlaşmadır. Kontrattır yani.
İşçiyle işveren arasındaki kontrat gibi. Apartman yöneticisiyle apartman
sakinleri arasındaki kontrat gibi. Anayasa da, yönetenle yönetilenler
arasındaki anlaşmadır. Yani Anayasa bizi yönetenlerle bizim, halkın arasındaki anlaşmadır.
Bu anlaşma da öyle sık sık değişmez. Çünkü bu bir prensip anlaşmasıdır.
Yıllarca hatta yüz yıllarca kalsın diye yapılmıştır anayasa. Anayasa içinde
yapılan değişiklikler de her zaman daha iyiye, daha güzele, insana daha yakışan
bir yönde yapılan değişiklikler olmalıdır.
Peki nedir anayasadaki,
yani bizimle bizi yönetenler arasında yaptığımız bu kontrattaki, en önemli
prensipler?
Üç tane önemli
prensip üzerine kuruludur modern, demokratik toplumların anayasası. Norveç
anayasası da bu üç önemli prensip üzerine kurulmuştur; Türkiye’nin su anki
anayasası da benzer prensipler çerçevesinde inşa edilmiştir:
Birinci ilke, halkın egemenliği
ilkesidir. Yani halkın üzerinde bir güç olamaz. Halk, kendi kendini, seçtiği milletvekilleri, meclis yoluyla
yönetilir.
İkinci ilke, güçlerin ayrımı ilkesidir. Kanunu yapan, yürüten ve yargılayan
güçler ayrı olmalıdır. Çünkü o zaman bu güçler birbirini kontrol eder; biri
yanlış yaparsa, öbürü diğerini uyarır. Mesela, kanun yapanlar, yani
milletvekilleri bir kanun çıkarmak isterse, bu kanun yargı güçleri yani mahkemeler
tarafından eleştirilirse, milletvekilleri kanunu çıkarmaktan vazgeçebilirler.
Üçüncü ilke ise inanç özgürlüğü ve
ifade özgürlüğünü de kapsayan, insan
hakları ilkesidir.
Şimdi, bu ana ilkeler
çerçevesinde oluşturulmuş anayasa, veya bizimle bizi yönetenler arasındaki bu
kontrat, değiştirilmek istendiğinde uyanık olmamız gerekir. Çünkü dediğim gibi,
bu değişiklikler ne Norveç’te, ne de Türkiye’de zırt-pırt yapılmaz. Örneğin,
yukarıda saydığım temel ilkeler Norveç’in ilk anayasası olan 1814 anayasasından
beri değişmemiştir.
Norvec'te Anayasa elbette değişmiştir ama Anayasa'nin bu temel prensipleri 100 yıldır
değişmemiştir. Halkın egemenliği, güçler ayrılığı ve insan hakları – bu üç ana
ilke 100 yıldır değiştirilmemiştir. Yapılan değişiklikler ise sadece ileriye,
daha demokratik, daha adil, daha uygar olmaya yönelik yapılan değişiklikler
olmuştur.
Örneğin, Yahudilerin Norveç’e
girmesini yasaklayan 1814 anayasası 1851’de değiştirilmiştir. Yani Anayasa
değişikliği Yahudilerin haklarını onlara geri vermiştir. İleriye doğru bir
değişiklik olmuştur.
Bir başka örnek,
1990’da yapılan anayasa değişikliğiyle, artık tahta kadınların da geçebilmesi, kral
olabilmesi yönünde yapılan anayasa değişikliğidir. Yani Anayasa değişikliği
kadınların haklarını güçlendirmiştir. İleriye doğru bir değişiklik olmuştur.
Bir başka örnekse
2012’de yapılan Anayasa değişikliğidir. Bu değişiklikle Hristiyanlığın Norveç’in
resmi dini olduğu ibaresi anayasadan çıkarılmıştır. Bunun yerine devletin “Hristiyanlık
ve Hümanizm mirası üzerinde yükseleceği” ibaresi gelmiştir. Yani Anayasa
değişikliği laiklik yolunda, ileriye doğru bir değişiklik olmuştur.
Anayasalar zırt-pırt
değiştirilmez, dedik ya, Norveç Anayasasının nasıl değiştirilebileceğine dair
çok önemli iki madde vardır:
1. Hiçbir anayasa değişikliği,
anayasanın temel ilkelerini değiştiremez
2. Anayasa değişikliğini var olan
meclis önerir. Kabul edilip edilmeyeceğine, bir sonraki seçimle başa gelen
meclis karar verir. Yani o an devleti yönetenler, anayasa değişikliğini sadece
önerebilirler. Değişikliğin yapılıp yapılmayacağına o an başta olanlar değil, bir sonraki seçimde başa gelenler karar
verir.
Dolayısıyla, Anayasa diğer kanunlardan çok farklı olduğu için, Anayasa halkla yöneticiler arasındaki demokratik olması gereken anlaşmayı tanımladığı için, bir prensip anlaşması, oldukça önemli bir şey olduğu için onda köklü değişiklikler yapmaya millet meclisi, yani seçtiğimiz vekiller tek baslarina karar veremiyorlar, bu yüzden halka evet mi hayir mi diye soruyorlar diye düşünebiliriz.
(“Arkası yarın
...”)
Ingen kommentarer:
Legg inn en kommentar