Høyre-Frp hükümeti,
Venstre ve KrF’in de desteğiyle, vatandaşlık başvurusu sırasında yalan bilgi
verdiği gerekçesiyle Norveç vatandaşlığı kazanmış yurttaşların
vatandaşlıklarını ellerinden alıp, Norveç’ten atma kampanyasına başladı.
UDI bir anda, çok bol
vakti varmış gibi, zamanını Norveç’te iki, hatta üç kuşak kalmış ve Norveç
vatandaşlığı edinmiş kişilerin geçmişini araştırıp, yıllar önce vatandaşlık
alma sırasında yalan söyleyenleri, çocukları ve hatta torunlarıyla beraber
vatandaşlıktan çıkarmaya yönelik bir sürece girdi. 23 Şubat 2017’de
Aftenposten, 12 kişilik ailenin 27 yıl sonra vatandaşlıklarının ellerinden
alınacağını yazıyordu.
LO’da danışman olarak
çalışan Onur Şafak Johansen bu durum karşısında neler hissettiğini çok güzel ve
bir o kadar da acı bir şekilde dile getiriyor:
“Babam 1968’de Norveç’e
gelmiş. Savaştan ya da terörden kaçıp gelmemiş. Ailesine daha iyi bir gelecek
verebilmek için gelmiş. O zaman Norveç, iş gücüne ihtiyacı olduğu için anne ve
babama kucağını açmış.
Ben 6 yaşındayken
”aile birleşimi” çerçevesinde Norveç’e gelmişim. Ne bir şeyden kaçıyormuşuz, ne
korkuyormuşuz. Kâğıtlarımız, pasaportlarımız usulüne uygunmuş. Tam da değil
aslında: Türk pasaportumda yaşımı bir yaş erken yazmışlar.
Şimdi ülkelerine gönderilenlere
bakıyorum! Norveç’te doğan çocukların sınır dışı edilmelerini izliyorum! Evet,
onlar ülkelerine gönderilmiyor, sınır dışı ediliyorlar. Çünkü onların ülkesi
burası. Doğdukları ülkeden sınır dışı ediliyorlar!
Sesimi çıkarmazsam,
belki sıra bana ve çocuklarıma gelmez…”
Bu duruma pek çok
kişi aynen Onur Şafak Johansen gibi tepki gösteriyor. Vatandaşlık kurumunu
böyle kurcalarsak, kurumun uyandırması beklenen güvenlik duygusunu zedelemeye
başlamış oluruz. Vatandaşlık hakkını kazanıp, kendini Norveç toplumuna ait
hissedenler, kendilerinin de bu uygulamalara maruz kalıp kalmayacakları
konusunda endişe duymaya, ve topluma ve politik sisteme duydukları güveni
kaybetmeye başlarlar.
İnsanın, yaptığı bir
hatanın üzerinden uzun yıllar geçtikten sonra ve Norveç toplumuna entegre
olmuşken, vatandaşlığının elinden alınması anlaşılacak bir durum değildir. İnsan
zor bir durumdayken vermek zorunda kaldığı bilgiler yüzünden, uzun yıllar sonra
bu kadar sert bir biçimde cezalandırılamaz.
Vatandaşlık edinilmiş
bir haktır, geri alınamaz. Eğer alınacaksa, bunun da bu kadar kolay olmaması,
belli kuralları ve yöntemleri olması gerekir. Birincisi bu davalara UDI değil,
mahkeme bakmalıdır. Bu tıp davalarda bir ”zaman aşımı” kaidesi uygulanmalıdır.
Bu koşullar yerine gelene kadar, bu tip davalar askıya alınmalıdır.
Bu ülkeye göçmüş,
katkıda bulunmuş, vatandaşlık almış insanlar bu dışlanmayı ve güvensizliği hakketmiyorlar.
Bu acıklı bir durumdur, haksızlıktır, hiç akıllıca değildir ve kabul edilemez!
Ingen kommentarer:
Legg inn en kommentar